Bir zamanlar, renkli ve eğlenceli bir oyuncak kasabasının bulunduğu bir çocuk odası vardı. Bu oda, minik kahramanımız Zeynep’in oyun alanıydı. Zeynep, oyuncaklarını çok severdi ve onlarla oynamaktan büyük keyif alırdı. Ama bir sorun vardı: Zeynep oyunlar bittikten sonra oyuncaklarını toplamak istemezdi.
Bir akşam, Zeynep’in annesi ona, “Zeynep, oyuncaklarını toplamak güvenliğiniz için çok önemli. Yoksa biriniz ayağınız takılıp yere düşebilirsiniz,” dedi. Ama Zeynep, “Toplamak istemiyorum, canım hiç istemiyor,” diye cevap verdi ve yatağına yattı.
Gece boyunca, oyuncaklar tam bir kargaşa içerisindeydi. Gece yarısı, oyuncak sofası kendi kendine dile geldi: “Eğer Zeynep her zaman bizi ortada bırakırsa, birimiz kaybolabilir ya da kırılabiliriz!” Bu sözler, diğer oyuncaklar arasında büyük bir üzüntüye yol açtı.
Ertesi sabah Zeynep’in ayağı yerde bıraktığı bir oyuncak trene takıldı ve yere düştü. Dizini acıtan ve ağlamaya başlayan Zeynep, ne kadar dikkatli olması gerektiğini anladı. Annesi ona sarıldı ve “Gördün mü, oyuncaklarını topladığında ne kadar güvenli ve düzenli olacak,” dedi.
O günden sonra Zeynep, oyunu bitirdikten sonra tüm oyuncaklarını sepetine koymayı alışkanlık haline getirdi ve odası hem düzenli hem de güvenli oldu. Zeynep, ayrıca oyuncak arkadaşlarına güvende olduklarını hissettirdiği için çok mutlu oldu. Böylelikle herkes mutlu yaşadı.
Hikaye 2: “Yemek Saati Macerası”
Sakin bir mahallede, tatlı bir aile yaşardı: anne, baba, minik Cem ve kız kardeşi Elif. Aile, her akşam birlikte yemek yemeyi çok önemserdi. Cem ise yemekte çok seçiciydi ve sebzeleri bir türlü yemek istemezdi.
Bir gün, anne Cem’e şu şekilde sordu: “Cem, neden sebzeleri yemek istemiyorsun?” Cem suratını buruşturdu ve “Sebzeleri sevmiyorum, tadı kötü,” dedi.
O akşam aile sofraya oturduğunda, anne bir hikaye anlattı. “Bir zamanlar, tüm yiyeceklerin toplandığı bir sebze bahçesi varmış. Domates, havuç, biber ve diğer sebzeler herkes için çok faydalı olduklarını bilirlermiş. Ancak, bir gün bu bahçeye sevimli ama sabırsız bir çocuk gelmiş ve ‘Sebzeden nefret ediyorum, hepsini yemeğimden çıkarın!’ demiş.”
Hikaye böyle devam ederken Cem meraklandı ve “Sonrasında ne oldu?” diye sordu. Anne gülümseyerek devam etti: “Bu çocuk zamanla güçsüzleşmiş ve enerjisini kaybetmiş. Sonra fark etmiş ki sebzeler ona güç ve sağlık veriyormuş. Sebzeleri yemeye başladıktan sonra çok güçlü ve enerjik oldu!”
Cem, bu hikayeden çok etkilendi. Yemeklerde sebze yemenin ne kadar önemli olduğunu düşündü. Annesi ona bir tabak havuç ve bezelye uzattı ve Cem bir ısırık aldı. “Pek de fena değilmiş,” dedi gülerek. Zamanla sebzeleri sevmeye başlayan Cem, daha sağlıklı ve mutlu bir çocuk oldu.
O günden sonra Cem ve ailesi her akşam sofrada birlikte oturup keyifli sohbetler ederek yemeklerini yediler ve herkes mutlu ve sağlıklı yaşadı. Böylelikle Cem, sofra adabını ve sağlıklı beslenmeyi öğrendi.