Küçük Ali, annesiyle birlikte parkta oynuyordu. Yanında en sevdiği arkadaşları Zeynep ve Mehmet de vardı. Hep birlikte kaydırakta kayıp kumdan kaleler yaparak eğlenceli vakit geçiriyorlardı. Ancak Ali’nin sevdiği bir oyuncağı vardı: kocaman ve pofuduk bir ayıcık!
Ayıcık, Ali’nin gizli kahramanıydı ve onu her yere götürürdü. Ancak tam da o gün, bir anda ayıcık gözden kayboldu. Ali, hüzünle arkadaşlarına döndü.
“Arkadaşlar, ayıcığım kayboldu!” dedi, gözleri dolu dolu.
Zeynep ve Mehmet hemen durumu ciddiye aldı. Üçü birlikte parkta ayıcığı aramaya başladılar. Kumsal alanı, kaydırakların altı, bankların arası… Ama ayıcık görünürde yoktu.
Aramaktan yorulmuşlardı ama pes etmek yoktu! Ali, “Daha bakmadığımız bir yer kaldı mı?” diye sordu.
Zeynep, “Sanırım şurada bir çocuk grubu var, belki onlar görmüştür,” diye önerdi. Hep birlikte o tarafa doğru yürüdüler.
Gerçekten de bir grup çocuk bankta oturup sohbet ediyordu. Ali cesaretini topladı ve gülümsedi: “Merhaba arkadaşlar! Benim kocaman pofuduk bir ayıcığım vardı. Onu gören oldu mu?”
Çocuklardan biri olan Ece, hemen yerinden kalktı. “Evet! Ben bir ayıcık buldum ve kaybolduğunu düşündüm. Anneme verdim, bankın yanına bıraktı.”
Ali, sevinçle bankın yanına koştu ve ayıcığını buldu. “Teşekkür ederim Ece!” dedi. O an, herkes birbiriyle ellerini çırpmaya başladı.
Mehmet, “Bu harika bir andı! Hep birlikte çalıştık ve Ali’nin ayıcığını bulduk!” dedi.
Zeynep de ekledi: “Bu macerada en güzel şey neydi biliyor musunuz? Birbirimize yardımcı olduk ve hiç pes etmedik!”
Ece, “Evet, bu parkta hep birlikte olursak hiçbir şey bizi üzemez,” diye onayladı.
O günden sonra, Ali, Zeynep, Mehmet ve Ece, parkta her gün buluşup oyunlar oynadılar ve hep birbirlerine yardım ettiler. Ayıcık da tüm bu dostluğun ortasında sevgili bir hatıra olarak kalmaya devam etti.
Ve böylece, Ali ile arkadaşları, parkta sadece oyun oynayarak değil, aynı zamanda paylaşmanın, birbirine saygı duymanın ve empati kurmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenerek büyüdüler.