Bir zamanlar, Gökkuşağı Köyü adında çok renkli ve neşeli bir köy vardı. Bu köyde her çocuk farklı bir renkteydi: Kırmızı, Mavi, Sarı, Yeşil ve Mor. Hepsi birbirini çok sever, birlikte oyunlar oynarken çok eğlenirdi. Bir gün, köy meydanında yeni bir oyun alanı açıldı. Bu oyun alanında büyük bir kaydırak, salıncaklar ve tırmanma duvarı vardı.
Bir sabah, bütün çocuklar heyecanla oyun alanına koştu. İlk önce Kaydırak çocuğu, yani Kırmızı, kaydıraktan kaymak istedi. “Herkes sıraya geçsin, ben ilk kayacağım!” dedi. Ancak, Mavi çocuk onun önüne geçti ve “Hayır, ben ilk kayacağım!” dedi. Diğer çocuklar da sırayla itiraz etmeye başladı. Herkes ilk kaymak istiyordu ve büyük bir tartışma çıktı.
Tam o sırada, köyün büyüğü olan Bilge Baykuş geldi ve tartışmayı duydu. “Çocuklar, burada ne oluyor?” diye sordu. Çocuklar, sırayla herkesin kendi kaymak istediğini anlattı. Bilge Baykuş, “Empati ve paylaşmanın önemini anımsatmanız gerekiyor,” dedi.
“Empati mi?” diye sordu küçük Sarı çocuk. “Evet,” dedi Bilge Baykuş. “Empati, başkalarının ne hissettiğini anlamak ve onlara saygı göstermektir. Şimdi, sırayla kaymak konusunda anlaşamazsanız, bu durumda her seferinde biriniz ilk kayabilir. Bu şekilde herkes sıra sıra keyif alır.”
Bilge Baykuş’un bu önerisi çocukların çok hoşuna gitti. Bu nedenle herkes sırayla kaymaya karar verdi. Kırmızı ilk kaydı, sonra Mavi, Sarı, Yeşil ve son olarak Mor. Herkes sıradakine yer verip sırasını savdı.
Çocuklar oyun oynarken birbirlerine saygı göstermeyi ve sırası gelene empati kurarak yerlerini bırakmayı öğrendi. Bu hem oyunlarını daha eğlenceli yapmıştı hem de birbirlerine olan dostluklarını güçlendirmişti.
Bugünden sonra, Gökkuşağı Köyü’nün çocukları her zaman sırayla oyun oynamaya ve birbirlerine saygı göstermeye devam ettiler. Herkes mutlu ve uyumlu bir şekilde yaşamaya devam etti, dostlukları hiç bozulmadı.